Hazırlayan: İrem Uyum
Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü ve Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama Oyunculuk Yüksek Lisans mezunu olan Tufan Afşar, 2005 yılında amatör olarak başladığı tiyatroya 2011 yılından bu yana profesyonel olarak devam etmektedir. 2016 yılında Ankara’dan İstanbul’a taşınan Tufan Afşar 2017’de “Tiyatro NOK”u kurdu. Oyuncu ve yönetmen olarak kendi tiyatrosu dışında başka tiyatrolarda da üretmeye devam eden Tufan Afşar’a ‘’Covid-19 Sürecinde Online Tiyatro İzleme’’ başlıklı araştırması üzerine fikirlerini sorduk.
Bize çalışmanızdan bahseder misiniz?
“Covid-19 Sürecinde Online Tiyatro İzleme” başlıklı araştırmaya başlamamın çıkış noktası, bu salgın sürecinin ilk şokunun atlatılmasının ardından önce yurt dışından sonra da yurt içinden tiyatroların oyunlarını online izlemeye birbirleriyle yarışırcasına açmaya başlamaları oldu. Hatta Tiyatro NOK olarak biz de iki oyunumuzu izlemeye açtık. Tiyatro camiasından insanlarla geleceğimiz nasıl olacak, ne yapacağız diye düşünürken bu online oyunlar üzerine de sık sık konuştuğumuz dikkatimi çekti. Konuştuğum tiyatrocu arkadaşlarım bu duruma tiyatronun geleceği açısından genel olarak mesafeli yaklaşıyordu. Ben zaten birkaç senedir online oyun oynama ve izleme, tiyatronun günümüz teknolojik gerçeklerinden ve gelişmelerinden yararlanması gibi faktörlerin tiyatroyu nasıl değiştirmeye ve dönüştürmeye zorlayacağı üzerine düşünen biriydim. Tiyatrocuların bu online oyun izleme durumuna genel olarak olumsuz yaklaştığını görünce, seyirci açısından nasıl algılandığını merak ettim. Sonuçta bizler işlerimizi kendimiz izlemek için değil, hangi mecrada olursa olsun seyirci ile buluşturmak için üretiyoruz. Hem seyircinin bu gelişme karşısındaki tutumunu gözlemlemek, hem bir sanatçı olarak içinde bulunduğumuz bu salgın sürecinde sanatımızın algılayıcısı olan seyircilerimizi daha iyi anlamak, hem de bu sürecin etkilerini ileride işe yarayacak şekilde objektif biçimde incelemek istedim ve böyle bir araştırma başlattım.
Yaptığınız anket sonucunda kaç kişiye ulaştınız ve nasıl sonuçlar aldınız? Ulaştığınız sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunları sizinle paylaştığım zaman ankete başlayalı 20 gün gibi bir süre oldu ve yaklaşık 250 kişiye ulaştım. Fena bir sayı değil fakat pandemi süreci bitmediği için ben de bir süre daha yanıtları toplamaya devam edeceğim.
Şu anda elimdeki sonuçlara göre kesin çıkarımlar yapmak istemiyorum, ancak seyircilerin ya da tiyatrocuların genel olarak online tiyatro izlemeye ya olumsuz ya da temkinli yaklaştığını söyleyebilirim. Tiyatronun geleceğinde online izleme ya da online canlı oyunların varlığı konusunda da bir kararsızlık hâkim. Ama genel olarak tiyatrocular online platformlarda oyunların seyirciyle kayıtlı ya da canlı olarak buluşmasına karşı çıkıyorlar ve bunun sadece pandemi dönemiyle sınırlı olduğunu düşünüyorlar. Seyirci olarak anketi cevaplayanlar bu duruma bizlerin düşündüğü kadar keskin yaklaşmıyorlar.
Bir yandan tabii ki canlı izlerken aldıkları zevki alamadıklarını söylerken, diğer yandan ekran üzerinden izlemenin ve kolay ulaşılabilir olmasının hoşlarına gittiğini ve bir şekilde tiyatronun da orta yolu bulacağını hatta bulması gerektiğini belirtiyorlar. En azından bu sonuçlara bakınca, tiyatro üretenlerin, uygulayanların ve seyredenlerin aynı fikirde olmadığı görülüyor.
Bu çalışmayı yapan biri olarak içinde bulunduğumuz süreçte tiyatroda yaşananları ve önümüzdeki günlerde tiyatro adına yaşanacak gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Tiyatro bildiğimiz üzere şimdi ve burada var olan bir sanat, bu yüzden mekânı ve zamanı canlı olarak paylaşmak bu sanatın doğası. Bunun yanı sıra pandemi süreci bazı taşları yerinden oynatsa da, zaten sosyal medyanın etkisiyle izleme alışkanlıklarının farklılaşmış olduğu ve tiyatronun da buna göre kendisini yeniden konumlandırması gerektiği aşikardı. Pandemi bu süreci hızlandırdı diyebiliriz. Belki yine tamamen online oyunlara yönelmeyeceğiz ancak gerek izleme alışkanlıkları, gerek ülkedeki her yere ve herkese ulaşabilme kolaylığı; yeni teknolojileri tiyatroda kullanılabilir hale getirme gerekliliğini iyice ortaya çıkarmıştır. Bir de elbette üzerimizde pandemi döneminin getirdiği bir umutsuzluk havası var, bunun da temel sebebinin geleceği öngörememek olduğunu düşünüyorum. Bağımsız tiyatro mekanlarına ve buralarda çalışan emekçilere devlet tarafından doğru düzgün, hatta hiçbir maddi destek, ileriye dönük planlama ve çözüm önerisi sunulmadığı için tiyatro emekçileri olarak zor durumdayız. Şu an yaşadığımız bu zor durum, bizim geleceğimizi de etkiliyor. Ayrıca salgın sürecinin nasıl devam edeceğini de bilemiyoruz. Biz sezonu kapattık, yazın da hiçbir etkinlik yapılmayacak diye düşünürsek, Ekim ve Kasım’da neler olabileceğini kestirebiliyor muyuz? Hayır. Peki öngörülenler haricinde bir durum oluşursa, kendimizi yine de temel yaşamımızı idame ettirecek güvende hissediyor muyuz? Kesinlikle hayır. İlk şok dalgasında destek vermeyen devletin, sonbaharda ikinci dalga yaşanırsa destek vereceğine, hazırlık ve çözüm önerileri getireceğine güvenebilir miyiz? Ben şahsen güvenmiyorum. Peki o zaman bu sorunun başında bahsettiğim gibi “şimdi ve burada” var olan bir sanatın icrasına nasıl olanak sağlanacak? Haydi Kasım ayında her şey yoluna girdi diyelim. Dünya üzerinde bir ikinci dalga beklentisi ve her an tedbirli olma havası varken, seyircileri salonlara çekebilecek miyiz? Bizler de tüm bunlara hazırlıklı olmak adına, bu araştırmada bahsi geçen, oyunları online olarak yayınlama ve hatta oynama konusunda bir şeyler yapabilir miyiz diye ciddi bir beyin fırtınası yapma zorunluluğunda hissediyoruz. Biraz ütopik bir hayalle, umuyorum ki çok yakın zamanda tiyatro için “Vay be, ne günler geçirdik zorlanarak, ama şu an her şey çok iyi gidiyor yahu” diyebileceğimiz günlere kavuşuruz.